top of page

TÜRK MEDENİ KANUNUNDA GENEL BOŞANMA NEDENLERİ NELERDİR ?

  • Yazarın fotoğrafı: Fevzi Öztaş
    Fevzi Öztaş
  • 3 Oca
  • 6 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 3 Mar

Boşanma kelime anlamı olarak, eşlerden birinin boşanma ilamı almasıyla evlilik birliğinin son bulması anlamına gelmektedir.

 

Türk Medeni Kanunu’nda ise boşanma, eşlerden birinin ölümü, gaipliği, evlenmenin hükümsüzlüğü gibi evliliği sona erdiren sebeplerden biri olarak kabul edilmiştir.

 

Türk Doktrininde boşanma, “eşler hayattayken, kanunda öngörülmüş olan sebebe dayanarak, birinin açacağı dava sonucunda evlilik birliğine hakim kararı ile son verilmesi”“yasada belirlenen bir sebebe dayanılarak evlilik birliğinin hakim kararı ile sonlandırılması “

“evlenme anında mevcut olması gerekmeyen bir sebeple açılan yenilik doğuran dava sonucunda verilen ilam ile geçmişe etkili olmayarak evliliğe son verilmesi”olarak tanımlanmaktadır.


Önceki yazımızda açıklandığı üzere özel boşanma sebepleri belirli bir olguya dayanmaktadır. Genel boşanma sebepleri ise belirli bir olaya dayanmayan, önceden belirlenmesi olanaksız çok çeşitli olayların oluşturduğu bir çerçeveyi ifade eder.

 

Genel boşanma sebepleri çok daha kapsayıcıdır. Nitekim bu çok çeşitli olayların sınırlandırılmamış olması ve ispat problemleri de göz önüne alındığında ülkemizdeki boşanmaların yüzde doksana yakın bir bölümü genel boşanma sebeplerine dayanmaktadır.

 

Medeni Kanun’un 166. Maddesinin 1. ve 2. fıkrasında evlilik birliğinin temelden sarsılması, 3. fıkrasında anlaşmalı boşanma ve 4. fıkrasında ise evlilik birliğinin fiilen kurulamaması nedeniyle boşanma düzenlenmiştir. Aşağıda bu sebepler tek tek incelenecektir.

 

1.     Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması

 

Medeni Kanun 166/1 ve 2’ye göre “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

 

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”

 

Bu hükme göre hakim önüne gelen olayda evliliğin temelden sarsılıp sarsılmadığını ve bu durumun eşler arasındaki ortak yaşamı çekilmez hale getirip getirmediğini araştıracaktır. Bu nedenle evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle boşanma nispi bir boşanma sebebidir.

 

Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle boşanma kusura dayalı bir boşanma sebebi değildir. İki tarafın da kusursuz olması ihtimalinde bile hakim boşanmaya karar verebilir.

 

Evlilik birliğinin temelden sarsılması demek, eşler arasında çok ciddi ve şiddetli bir geçimsizliğin var olması demektir. Eşlerin evlilik birliğinin devamı sırasında birbirleriyle tartışması, aralarında geçimsizlikler yaşanması doğaldır. Evlilik birliğini sarsacak olayların ise belli bir ağırlığa sahip, telafisi mümkün olmayacak derecede gerçekleşmesi gerekir. Evlilik birliğinin sarsılması hususu değerlendirilirken her evliliğin kendine özgü durumları değerlendirilmelidir. Eşlerin evlilikten beklentileri sosyal ve ekonomik durumları, eşler arasında yaşanan olayların etkileri her evlilikte farklılık gösterecektir.

 

Evlilik birliğini temelden sarsan olayın affedilmesi ve eşlerin bu olaydan sonrada ortak hayatı devam ettirmeleri halinde bu nedene dayalı boşanma davası açılamaz. Eşler arasında geçmişte bırakılmış bir olay sebebiyle boşanmaya hükmedilmesi mümkün değildir.

 

Evlilik birliğinin temelden sarsıldığı kanaatine varan hakimin boşanmaya karar verebilmesi için incelemesi gereken bir diğer husus da evliliği temelden sarsan olayın ortak hayatı çekilmez hale getirip getirmediğidir. Boşanma kararı verilebilmesi ortak hayatın sürdürülmesi eşlerden beklenemez hale gelmelidir. Ortak hayatın çekilmez hale gelip gelmediği eşlerin özellikleri dikkate alınarak değerlendirilecektir. Hakimin görüşü sübjektiftir. Başkaları için çekilmez hale gelen evlilik aynı veya benzer bir olay yaşansa da bir başkası için çekilmez hale gelmeyebilir. Gene de hakim dosyadaki delillere bakacak, mevcut delillere göre bir değerlendirme yapacak doktrin ve Yargıtay içtihatlarından da yararlanacaktır.

 

Burada değişik birkaç Yargıtay kararına değinmekte fayda vardır. Hangi sebeplerin evlilik birliğini temelden sarstığı ve eşler için evlilik birliğini çekilmez hale getirdiği belirlenirken Yargıtay kararları örnek teşkil edecektir. Örneğin Yargıtay, dedikodu çıkarmayı, eşi ailesiyle görüştürmemeyi, eşin ailesine hakaret etmeyi,Aşırı derecede kıskançlık, cinsel ilişki kurmamayı,kumar oynamayı,eşe beddua etmeyi,açıkça eşini sevmediğini söylemeyi,ağız ve vücut kokusunun tedavisinden kaçınmayı,Aşırı borçlanıp eve haciz gelmesine sebebiyet vermeyi boşanma sebebi olarak kabul etmiştir.

 

Eşlerin eylemleri iradi değilse ve iradi olmadığı yönünde sağlık raporu bulunmakta ise iradi olmayan eylemlere dayalı olarak açılan boşanma davasının reddedilmesi gerekmektedir.


Ancak iradi gerçekleştirilen eylemler evlilik birliğinin temelden sarsabilir. Bunun dışında iradi olmayan eylemler nedeniyle ancak diğer şartları da bulunması halinde akıl hastalığına dayalı olarak boşanma davası açılabilir.

 

Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması nedeniyle boşanma kusura dayalı bir boşanma sebebi değildir. Ancak Kanun koyucu Türk Medeni Kanunu’nun 166/2. Maddesinde kusuru az olan davalı eşe itiraz hakkı tanımıştır. Boşanmaya sebep olan olayda kusuru daha az olan davalı eş bu hakkını kullanabilir. Davalı eş bu itirazını boşanma davası devam ederken ileri sürmelidir.

Yargılama aşamasın hakim davalı eşin daha az kusurlu olduğuna kanaat getirse bile davalının bu yönde bir itirazı yoksa kendiliğinden boşanma davasını reddedemez. Bu nedenle itiraz bir def’idir.Her ne kadar Medeni Kanun m. 166/II’de davalıya itiraz hakkı verilmiş, madde metninde “itiraz” kelimesi kullanılmış ise de kanun koyucunun ifadesi bakımından bunun defi olduğu anlaşılmaktadır.

 

Boşanma aşamasına gelen eşler çoğunlukla boşanma davasını bir intikam aracı olarak görürler. Eşler çoğunlukla bu aşamada birbirlerine olabildiğince zarar vermeye çalışırlar. Davalı eşe tanınan bu itiraz hakkının da kötü niyetli kullanılması mümkündür. Kanun koyucu böyle bir durumun önüne geçmek için itiraz hakkının kullanılması kötü niyetliyse ve evlilik birliğinin devamında eşler ve çocuklar için bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebileceğini kararlaştırmıştır. Buradan da anlaşılacağı gibi davalı eşe tanınan itiraz hakkı mutlak bir nitelik taşımaz.

 

2.     Anlaşmalı Boşanma

 

Anlaşmalı boşanma genel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Eşlerin boşanma konusunda anlaşmış olmalarını evlilik birliğinin temelden sarsıldığına işaret eder. Hakim eşlerin bu husus da anlaşmış olmaları halinde evlilik birliğinin temelden sarsılıp sarsılmadığını ayrıca araştırmaz. Medeni Kanun m. 166/3 de belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde evlilik birliği temelden sarsılmış kabul edilir.

 

Anlaşmalı boşanmaya karar verilebilmesi için evliliğin en az 1 yıl sürmüş olması gerekir. Evliliğin 1 yıl sürüp sürmediği mahkemece araştırılmalıdır. Anlaşmalı boşanmaya karar verileceği gün 1 yıllık evli olmayan eşlerin anlaşmalı olarak boşanmaları mümkün değildir. Evliliğin bir yıl sürmesi şartını koyarak kanun koyucu eşlerin birbirlerini tanımadan, kısa bir süre içinde boşanmalarının önüne geçmeyi amaçlamıştır.

 

Anlaşmalı boşanmayı diğer boşanma sebeplerinden ayıran en önemli husus eşlerin bizzat mahkemede bulunması zorunluluğudur. Eşler kendilerini bir avukat aracılığı ile temsil ettirseler dahi hakim eşleri bizzat dinlemeden karar veremez. Tarafların beraberce mahkemeye gelip boşanma yönündeki hür ve serbest iradelerini hakim huzurunda açıklamalıdırlar.

 

Eşler anlaşmalı olarak boşanmak için birlikte mahkemeye başvurabilecekleri gibi bir eşin açtığı davayı diğer eşin kabul etmesi de mümkündür.

 

Eşlerin boşanma hususunda anlaşmış olmaları tek başına yeterli değildir. Anlaşmalı olarak boşanmak isteyen eşler aynı zamanda boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu konusunda da anlaşmalıdırlar. Varılacak bu anlaşma yazılı bir protokol haline getirilerek taraflar tarafından imzalanmalı ve mahkemeye sunulmalıdır.

 

Sunulan bu anlaşma hakim tarafından onaylanmalıdır. Hakim eşlerin üzerinde anlaştığı konuları inceleyecek ve denetleyecektir. Hakim anlaşılan hususlar değişikliğe gitme hakkına sahiptir. Bu halde hakimin değiştirdiği protokol maddeleri eşler tarafından kabul edilmedikçe hakim boşanmaya karar veremez.

 

Hakim anlaşmalı boşanma kararı verirken hüküm fıkrasının icrasında tereddüt yaratmayacak şekilde karar vermelidir. Karar gereği yerine getirilmediği zaman icra müdürlüğü vasıtasıyla yerine getirilecektir. İcra müdürlüğü kararın infazında tereddüte düşmemesi gerekir. Bu nedenle tarafların yükümlülükleri açık, net, yerine getirilebilir yükümlülükler olmalıdır.

 

3.     Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması Nedeniyle Boşanma

 

Kanun koyucu uzunca bir süre ortak hayatı sürdürme konusunda anlaşamayan eşlerin boşanmalarını sağlamak için böyle bir düzenleme yapmıştır. Bu boşanma sebebinin kabul edilmesiyle fiilen sona ermiş evliliklerin taraflara zarar vereceği düşünülmüştür.

 

Ortak hayatın kurulamaması sebebiyle boşanmanın gerçekleşmesi için daha önce herhangi bir sebeple açılan bir boşanma davasının reddedilmiş olması gerekir. Önceki boşanma davasını hangi eşin açtığı, hangi nedenle önceki boşanma davasının reddedildiği önemli değildir. Daha önce açılmış boşanma davasından feragat edilerek kararın kesinleşmiş olduğu durumda bile açılmış ve sonuçlanmış bir boşanma davasından söz edilir. Feragat beyan tarihinde sonuç doğuracağı için yıllık süre feragat tarihinden itibaren başlar. Yargıtay’ın kararları da bu yöndedir. Daha önce açılan ve reddedilen boşanma kararı kesinleştikten sonra 3 yıllık sürenin geçmesine rağmen eşler evlilik birliğini tekrar kuramamış olmalıdır. 3 yıllık reddedilen boşanma davasının kesinleşme tarihinden itibaren başlar. Eşler bu 3 yıllık süre içerisinde evlilik birliğini hiç kuramamış olmalıdır. Kısa bir süre dahi eşlerin bir araya gelmesi halinde bu nedene dayalı boşanma davası açılamaz.

 

Reddedilen davanın üzerinden 3 yıl geçmekle eşlerden her biri ortak hayatın kurulamaması sebebiyle boşanma davası açabilir. Boşana davasını açacak eş yönünden bir sınırlama yoktur. Reddedilen davada kusurlu görülen eş de bu davayı açabilir.


BOŞANMA DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME


Boşanma davasında en önemli hususlardan birisi de davayı doğru yerde bulunan mahkemede açmaktadır. TMK m. 168 boşanma davalarında yetkili mahkeme açıkça düzenlenmiş olup buna göre;

"Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir." denilmiştir.


Bu durumda eşlerden biri davayı isterse kendi isterse de karşı tarafın bulunduğu yerde açabileceği gibi son altı aydan beri birlikte oturduğu yerde açabilecektir.


Görevli mahkeme ise Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yargılama Usullerine Dair Kanunda düzenlenmiş olup buna göre 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler ile Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi ve ayrıca kanunlarla verilen diğer görevleri yapmakla Aile Mahkemeleri yükümlü kılınmıştır.


Aile mahkemesi kurulamayan yerlerde ise bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesince bakılacağı düzenlenmiştir.

 
 
 

Comments


© 2024 Öztaş Hukuk tarafından düzenlenmiştir. Tüm hakları saklıdır. 

  • LinkedIn
  • Twitter
bottom of page